Ana içeriğe atla

bırakılan yazılar// inançsız-lık


Bir rüya gördüm ki son zamanlarda gördüğüm en ''ulan keşke hep böyle rüyalar görsem ha'' dedirten rüyaydı.
Bilmeyenler bilmez, geçmişimle alakalı minik sorunlarım var. Gerçi sabıkam yok, sicilim temiz, kendimce iyi bir insan olmaya çalışıyorum ama her insan evladı gibi benim de minik sorunlarım var geçmişimle alakalı.
Pek kötülük yapmadım sanırım ve yapmamaya özen gösteririm. İnsan olmaya önem veririm insan gibi.
hiçbir zaman spiritüel bir tarafım olduğunu inkar etmedim, hiçbir zaman inançsız biri olmadım, hiçbir zaman organize dinlere yakın olmadım ve samimi bulmadım.
Ama bir söz var çok güzel bir şarkıdan ki her seferinde çok etkiler beni.


  And I walk beside the still waters and they restore my soul
  But I know when I die my soul is damned


Bu sözler bana hep Katakompları hatırlatır.
Çünkü bir zamanlar yaşayan,yürüyen, nefes alan, düşünen, umutları ve hayalleri olan, seven-sevilen, sabahları koşuya çıkan insanlardan geriye kalan kemiklerinden oluşturulmuş labirentlerdir Katakomplar.


Tam bir manyaklık... Düşünsene senden bir farkı yoktu bu insanların bir zamanlar... Şimdi ise bildiğin turizm geliri.
Bir zamanlar muazzam inanç sahibi insanlar şimdi ne yapıyor bilmiyorum, ölümden sonrasını bilmiyorum ama geride bıraktıkları cesetleri, iskeletleri artık turistik amaçlarla dizayn edilmiş çok iyi bir manyaklık haline geldi.
Lanetlenmiş cesetler şimdi müzelerde boy gösteriyor.
Lanetlenmiş iskeletler şimdi  yer altı mezarlarında görsel bir şölen oluşturuyor.

MANYAKLIK! ama çok cazibeli bi' manyaklık.

Ölünce ne olacak bana bilmiyorum. Biraz korkuyor, biraz merak ediyorum. huşu duyuyorum.
Bazen üzerine düşünüyorum, bazen ''aman rüyama girer falan şimdi boşver'' diyorum.
Ruhum lanetlenir mi bilmiyorum.
Geride bırakacaklarıma ne olur merak ediyorum.
Einstein gibi beynim çalınmaz, Katakomp'da duvar eşyası olmam, muhtemelen gömülür giderim, 3 kuşak sonrası mezarıma gelmez.
Peki ondan sonrası ?



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüyden Hafif Olurum Böyle Sabahlar

Umursamazlık başlar böyle havalarda bende. Ne iyi hissederim ne de kötü kendimi. Düşüncelerim olur sessiz sedasız. Sevdiğim yemekleri yemez olurum, karmakarışık bir şeyler olur içimde, uykusuz kalırım. Tüyden hafif olurum böyle sabahlar. Güneş misafirliğe gelir 9.kattaki evimin penceresinden içeri, kuşlar olur dışarıda bir yerlerde, cıvıldarlar bildikleri en güzel şarkıları.. Otomobiller, uçaklar, kediler, köpekler, ağaçlar, bitkiler, ekosistem, galaksiler, yıldız takımları, canlı yayın yapan İnstagram ünlüleri, futbola gönül verenler, muhasabe alanında kariyer yapanlar, sınavdan düşük alanlar, kilosu yüzünden hayata karamsar bakanlar, bakanlar, körler, sağırlar, şehir dışında oturanlar, ülkeden kaçamayanlar, teröre destek verenler, en hakiki milliyetçiler, LC Waikikide çalışan kasiyerler, sizler, benler, bizler, insan evladı, Adem ile Havva'nın soyu ve her şey. Tüyden hafif olur böyle sabahlar. Tatlı bir sonbahar sabahının kemiklerine kadar üşüttüren havasında vücudun...

Allahım Nasıl Bir Varlık Yarattın ?

''Sevgili Diane,  Benim  iyi bir insan  olduğumu söylemene ihtiyacım var. Bencil ve Narsist ve kendine zarar veren biri olabilirim ama tüm bunların altında, derinlerde bir yerde, Ben İyi bir insanım ve bana iyi biri olduğumu söylemene ihtiyacım var, Diane... Söyle, lütfen, Diane, iyi biri olduğumu söyle...'' Sarah Lynn? Sarah Lynn... Bu monolog, eğlencesine diye başlayıp daha sonra hayatımı sorgulatan bir animasyon diziye ait. Ben de iyi bir insan olmak, olduğumu bilmek, bunu fark etmek istiyorum. Öyle biri miyim yoksa öyle gözükmek mi istiyorum. Çok düşünüyorum ama karar veremiyorum. Şu hayatta pek bi' olayım yok. Dümdüz insanım. Default ayarlarımla sürdürüyorum hayatı. Bir şeyler kattım kendime elbette ama hala bir Sakıp Sabancı değilim ki eğer bir insan bir Sakıp Sabancı servetine sahip değilse o insan, insan değildir. Genellikle mutsuz, huzursuz; tatsız tutsuz; alakasız, fütursuz bir insanım. Düşünmeye bayılıyorum, iyi ki düşünüyorum. İYİ Kİ DÜŞÜ...

Platelefonik Aşk

Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında kendini bir platonik böceğe dönüşmüş olarak buldu.  Hayatın en güzel 5 yönünden biri aşık olabilmek. Şarkılara, insanlara, tablolara, manzaralara, kokulara, kitaplara... Bağımlılık ya da alışkanlık ile karıştırıyor insanoğlu bazen aşkı. Sevgili okur az ve öz kişilerdensin o yüzden itiraf edeceğim, ben de sevdim sandım bi' zamanlar.   Oysa benim de sevdalar geçti başımdan. Neden sevdim sandım ki bu insanı ? Tek yaptığımız şey muazzam kalitede samimi sohbetler etmek ve tatlı tatlı kıps'laşmalardı. O da öyle hissediyr muydu bilemeyeceğim hiçbir zaman ama sanırım öyleydi. Sonra gitti işte. Bi' anda böyle ''TAK'' diye gitti.. ve kabul ediyorum ''mantıklı'' bi' gerekçe sunarak gitti, kızamadım. Tam burada  Lin Pesto- Fırtınalar  çalmalı. Hadi tıkla ve bi' yandan dinleyerek oku. Ben elimde telefonla ergenliğimin son demlerini yaşarken, o gitti. Gittikten sonra unutamadım...