Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bu Yazıyı Okuyan Bir Hafta İçinde Zengin Oluyor Diyorlarmış ?

Ödeve icabet/ ''Bir Ayrılık'' hakkında bazı mülahaza şamildir.

Tatile çıkılsaydı da aynı senaryo. Filmin, isminden de ötürü her yerde ''Ayrılık'' hikayesi olarak yansıtılması söz konusu. Ana karakterimiz ve ailenin başına gelen hiçbir şey ayrılık temasıyla doğrudan uyuşmuyor. Anne karakterimiz eğer ki ilişki bunalımlarından, evlilik problemlerinden, kocasından şikayetlenmelerinden bıkmak yerine sıradan bir ''1 haftalık Paris'' tatiline gitseydi de aynı senaryo gerçekleşebilirdi.Yine bir bakıcı tutulmak zorunda kalınır, yine bu abla tutulur, yine araba çarpardı. Filmin ayrılık temasının işlendiği noktalar minik kavga sahneleri ki filmde kesinlikle bir kilit noktası yoktu- ve intro-outro sahneleriydi. Ayrılık teması dışında filmin en büyük ayıbı bize sağlam bir aile portresi sunamamış olması. Filmin hiçbir yerinde Karı-Koca-Torun-Dede ilişkisini ne negatif ne pozitif veren bir sinerji alamadım. Alzheimer hastası bir baba ve başına onlarca iş gelmiş çaresiz bir oğul idi filmin esas unsuru. Bir aile trajedisini verme...
En son yayınlar

Ödeve İcabet// Otobiyografi

Ödev diye bir akıbet istemiş bir Muallim,  Talebe vazifesini yerine getirir bi' umut. Hepsinden ekseriyetle doğumumdur önemli olan. Bir kadın ve bir adamın zoraki aşkından olmuş bir meyveyim. 1998 diye bir yılın (takvimlerde İsa diye bir adamdan 1998 yıl sonra doğmuşum) Mart diye bir  ayının otuzuncu gününe tekabül eden - insanoğlunun uydurması- bir zaman diliminde gelmişim dünya dedikleri bu düzleme. Bir ağabeyim vardır adını umursamam. Çekirdek midir Çiğdem midir bir aileden büyüdüm pek muhafazakar ben gittim zıttıma onlar geldi peşime. En küçüğüyüm diye çekirdeğin ne okulumda istediğimi yapabildim ne sokağımda. İstanbul'da Bakırköy diye bir yerde doğmuş Bağcılar diye bir yerde büyümüşüm, kimi zaman elimde sopalarla dağda bahçede koşuşturmuşum kimi zaman geçmiş bilgisayar başında evrenimi kurmuşum. Canım istemiş kitap okumuş canım istemiş gitar çalmışım. Geçmiş bir yerlerde aklıma bir düşünmek eylemi o gün bugündür ki kaybolmuşum.  İstanbul'da bir okulda başlamışım ...

bırakılan yazılar// inançsız-lık

Bir rüya gördüm ki son zamanlarda gördüğüm en ''ulan keşke hep böyle rüyalar görsem ha'' dedirten rüyaydı. Bilmeyenler bilmez, geçmişimle alakalı minik sorunlarım var. Gerçi sabıkam yok, sicilim temiz, kendimce iyi bir insan olmaya çalışıyorum ama her insan evladı gibi benim de minik sorunlarım var geçmişimle alakalı. Pek kötülük yapmadım sanırım ve yapmamaya özen gösteririm. İnsan olmaya önem veririm insan gibi. hiçbir zaman spiritüel bir tarafım olduğunu inkar etmedim, hiçbir zaman inançsız biri olmadım, hiçbir zaman organize dinlere yakın olmadım ve samimi bulmadım. Ama bir söz var çok güzel bir şarkıdan ki her seferinde çok etkiler beni.   And I walk beside the still waters and they restore my soul   But I know when I die my soul is damned Bu sözler bana hep Katakompları hatırlatır. Çünkü bir zamanlar yaşayan,yürüyen, nefes alan, düşünen, umutları ve hayalleri olan, seven-sevilen, sabahları koşuya çıkan insanlardan geriye kalan kemiklerinden oluşturulmuş labirent...

bırakılan yazılar// sıkkın-lık

Yazdığım şeyleri düzenli okuyorsanız  -var bi' kaç kişi aranızda biliyorum-  genellikle karamsar gibi gibiyim. Nedenini düşündüm çok kez ve hep kararsız kaldım. Sanıyorum ki bütün bu mutsuzluk, etraf ımdaki  samimiyetsizlikten geliyor. Samimiyetsizlik derken ''Ah bebeğim, etraf ımdaki herkes iki yüzlü'' edebiyatı yapmıyorum. ETRAF nedir ?  TDK'ya göre  3 anlamı var: Yanlar, taraflar. Çevre. Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu kimseler, yakınlar, muhit. 3. Madde benim konum olan madde. Benim için '' sürekli ilişkide bulunduğu kimseler '' 3 gruptan oluşuyor. Arkadaşlarım, İnternet arkadaşlarım ve ailem. Hatta samimiyet sıralaması ile: İnternet Arkadaşlarım> Arkadaşlarım> Ailem Ailemden bahsetmek istiyorum az biraz. En çok vakit geçirdiğim grup ailem. Çekirdek aileyiz: baba, anne, abi, ben. Babam sanırım en anlaşabildiğim insan çünkü en sonuç odaklı düşünen insan o. Diyaloglarımız neşeli geçer gibi olur, hemen sonra birşe...

bırakılan yazılar// umutsuz-luk

Her an korkuyla yaşamak. Her an reddedilme ya da yarıda bırakılma korkusuyla yaşamak. Acınası. Eğer insan içerisinde saygın biri değilseniz ya da hayata karşı bir kozunuz yoksa çok fazla içinde bulunduğunuzu hissettiren bir durum bu. Çünkü sizi siz yapan şey nedir bilmiyorsunuz. Daha doğrusu sizi siz yapan şeyin sadece sahip olduklarınız olduğunu biliyorsunuz. Bir soyadı, bir ünvan, bir statü belirtisi, bir kültürel ayrıcalık sahibi değilseniz sadece sizi siz yapan şeylerle yani kendinize bugüne kadar kattıklarınızla bir şeyler başarabilirsiniz. Dua eden biri kendisi olmak için tanrıdan yardım ister, tanrı der ki kendine bir şeyler kat sonra bana dua et. Hırsız biri kendisi olmak için başkalarının eşyalarına muhtaçtır; oysa tek gerekeni ahlak içerisinde yer edinmektir. Hırsız kendinden çalınırsa ortalığı ayağa kaldırırmış. Annem kendisi olmak için çocuklarının rahatlığını sağlamayı düşünerek haraket ediyor; önce bir kendi rahatını sağlasa keşke. Yalancılar kendi uydurduğu doğrularla k...

Yeşil ile Mavi.

-- 22.01.2018'den not düşüyorum sizlere. Kendi kendime ''Daha sonra devam ederim yea'' diyerek yarım bıraktığım bu yazıyı daha fazla devam ettiremiyorum. Kendimi ayıplıyor, okurlardan özür diliyorum. Sonraki gezilere artık... -- Yeşil ve Mavi yan yana ancak bu kadar güzel olabilirdi. Öncelikle bol bol Karadeniz türküsü dinlediğim ve oksijenin oksijen olduğunu fark ettiğim bu güzel gezi için, nereler gezilir gibi bir ön hazırlık yapmadan gittiğimi bir belirteyim.  Ordu'ya giderken bildiğim yegane şeyler; pide salonları ve uy-haçan-da vs. nidaların diğer şehirlere oranla, daha az kullanılan bir Karadeniz şehri olduğuydu. Otobüsüm Samsun'u geçip Ordu merkez'e doğru ilerlerken gördüğüm manzaralarla beraber ''Yeşil ve Mavi yan yana ancak bu kadar güzel olabilirdi'' diye düşünmekten alı koyamadım kendimi. Çok gariptir ki her ilçe kendinden bağımsız bir şehirmiş gibi duruyor. Arkadaş ziyareti olduğu için çoğunlukla aynı yerlerde ...

Dersteyim

 Tam olarak bir derste, tam olarak bir sıkıntıdayım. Bilgisayarın başında derin off puff'lamalardayım. Fontlar montlar, kışın giyilen montlar. Salçalı tostlar ve iki günlük güzel kızlar Aklımda hep eski dostlar. En sevdiğ i filmi izlerken uyuya kalmış tı. Suratını ekranın önünden çekmiş, aya doğru dönmüştü. Dışarıdaki yıldızları görmek imkansız değildi belki... Minik bir şarkı mırıldanarak uyandı bir çöp kutusunun yanında. Kendine geldiği zaman sarhoştu ve parmak uçlarında ince bir acı vardı. Kimseye soramadan, kendi kendine, bir sokak arasında ölmeyi bekledi oturduğu yerde. Sebepsizce oturdu ve ağ ladı. Dalgalar yüzüne yüzüne vururken anladı babasını. Aslında tüm ölüler hayattaydı. Aslında tüm yaşayanlar ölüydü. Hiç satılamamış bebek çorapları vardı  sokaktaki tezgahlarda, a sla giyinilememiş. Yıldırımların çakışını izledi evinin üzerine. Alevlerden de korkuyordu. Neredeyse, herkes anlayacaktı rüyalarında ölmeyi sevdiğini.