Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yeşil ile Mavi.

-- 22.01.2018'den not düşüyorum sizlere. Kendi kendime ''Daha sonra devam ederim yea'' diyerek yarım bıraktığım bu yazıyı daha fazla devam ettiremiyorum. Kendimi ayıplıyor, okurlardan özür diliyorum. Sonraki gezilere artık... -- Yeşil ve Mavi yan yana ancak bu kadar güzel olabilirdi. Öncelikle bol bol Karadeniz türküsü dinlediğim ve oksijenin oksijen olduğunu fark ettiğim bu güzel gezi için, nereler gezilir gibi bir ön hazırlık yapmadan gittiğimi bir belirteyim.  Ordu'ya giderken bildiğim yegane şeyler; pide salonları ve uy-haçan-da vs. nidaların diğer şehirlere oranla, daha az kullanılan bir Karadeniz şehri olduğuydu. Otobüsüm Samsun'u geçip Ordu merkez'e doğru ilerlerken gördüğüm manzaralarla beraber ''Yeşil ve Mavi yan yana ancak bu kadar güzel olabilirdi'' diye düşünmekten alı koyamadım kendimi. Çok gariptir ki her ilçe kendinden bağımsız bir şehirmiş gibi duruyor. Arkadaş ziyareti olduğu için çoğunlukla aynı yerlerde ...

Dersteyim

 Tam olarak bir derste, tam olarak bir sıkıntıdayım. Bilgisayarın başında derin off puff'lamalardayım. Fontlar montlar, kışın giyilen montlar. Salçalı tostlar ve iki günlük güzel kızlar Aklımda hep eski dostlar. En sevdiğ i filmi izlerken uyuya kalmış tı. Suratını ekranın önünden çekmiş, aya doğru dönmüştü. Dışarıdaki yıldızları görmek imkansız değildi belki... Minik bir şarkı mırıldanarak uyandı bir çöp kutusunun yanında. Kendine geldiği zaman sarhoştu ve parmak uçlarında ince bir acı vardı. Kimseye soramadan, kendi kendine, bir sokak arasında ölmeyi bekledi oturduğu yerde. Sebepsizce oturdu ve ağ ladı. Dalgalar yüzüne yüzüne vururken anladı babasını. Aslında tüm ölüler hayattaydı. Aslında tüm yaşayanlar ölüydü. Hiç satılamamış bebek çorapları vardı  sokaktaki tezgahlarda, a sla giyinilememiş. Yıldırımların çakışını izledi evinin üzerine. Alevlerden de korkuyordu. Neredeyse, herkes anlayacaktı rüyalarında ölmeyi sevdiğini.

Haksız Çıktım

''gitme'' dedi, gittim. ''bulamazsın'' dedi, bulurum diye düşündüm. ''yapamazsın'' dedi, yaparım diye düşündüm. Babam haklı çıktı yine. Dayılar, babalar, dedeler haklı çıktı yine. Oysa hiçbirini mantıklı bulmam; hiçbirinin fikirlerine uyum sağlayamam. Dünya bu insanların fikirleriyle dönüyor ha. Ben mi yanlışım acaba ? Ya da dünya herkes için değil mi ? Evimin yolları, lüle lüle saçlı kadınlar, çivi izli duvarlar, buruşmuş kağıtlar... hepsi benim için değil bu insanlar için mi ? Fikirler, talepler, arzlar bu insanlar için benim için değil. Ben ne yapayım ? Olağandan farklı düşünen insanlar ne yapsın ? Başka ülkeye gitsen hain derler, başka fikir belirtsen adını bile bilmediğin bir örgüte dahil ederler, onun savunduğu şeyi reddedersen ''bi' bok bilmiyor'' olursun.. Laf anlatmak zor iş anlamak kadar. Bana kedi lazım, şarkı lazım, sevgili lazım, iş lazım, insanlık lazım, iyi olmak lazım. Çok şey lazım da tekli...

Allahım Nasıl Bir Varlık Yarattın ?

''Sevgili Diane,  Benim  iyi bir insan  olduğumu söylemene ihtiyacım var. Bencil ve Narsist ve kendine zarar veren biri olabilirim ama tüm bunların altında, derinlerde bir yerde, Ben İyi bir insanım ve bana iyi biri olduğumu söylemene ihtiyacım var, Diane... Söyle, lütfen, Diane, iyi biri olduğumu söyle...'' Sarah Lynn? Sarah Lynn... Bu monolog, eğlencesine diye başlayıp daha sonra hayatımı sorgulatan bir animasyon diziye ait. Ben de iyi bir insan olmak, olduğumu bilmek, bunu fark etmek istiyorum. Öyle biri miyim yoksa öyle gözükmek mi istiyorum. Çok düşünüyorum ama karar veremiyorum. Şu hayatta pek bi' olayım yok. Dümdüz insanım. Default ayarlarımla sürdürüyorum hayatı. Bir şeyler kattım kendime elbette ama hala bir Sakıp Sabancı değilim ki eğer bir insan bir Sakıp Sabancı servetine sahip değilse o insan, insan değildir. Genellikle mutsuz, huzursuz; tatsız tutsuz; alakasız, fütursuz bir insanım. Düşünmeye bayılıyorum, iyi ki düşünüyorum. İYİ Kİ DÜŞÜ...

Yalnızlık Paylaşılmaz

Öncelikle uzun süredir yazı yazmadığımı ve neden yazmadığımı minik minik belirterek başlayacağım. Çünkü bu başlığı atmam bu yüzden.  Yalnızım. Sıkkınım. Bunalıyorum, daralıyorum, içim sıkılıyor.  İstanbul'a döndüğümden beri kafamda hep bi soru var ki daha yoldayken kafamda dolanıyordu bu soru: Evime mi dönüyorum ? Yalnızlık çekiyorum evimde. Ben 3.sınıfa giderken Annem işe başladı Şimdiye bakıyorum mesela yemeği evde yiyorum, bir yerlere kendim gidip geliyorum, Annem evde. Alışmışım bi' kere kapıyı elinle açmanın yalnızlığına. Şimdi paylaşamıyorum. Paylaşılsa yalnızlık olmaz. Hala daha bilemiyorum. Ailemle büyüdüm, ailemle yaşadım hep. Şimdi ise rahat edemiyor huzur bulamıyorum ailemin yanında. Onların da sıkıntıları var benim olduğu gibi. Zaten bir ev içinde farklı insanlarız tek tek. Ben 3.sınıfa giderken öğle yemeklerini okulda yemeye başladım. Ben 3.sınıfa giderken beni almaya gelen kimse olmadan tek başıma eve yürüdüm. Ben 3.sınıfa giderken anahtarlık taşımay...

Platelefonik Aşk

Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında kendini bir platonik böceğe dönüşmüş olarak buldu.  Hayatın en güzel 5 yönünden biri aşık olabilmek. Şarkılara, insanlara, tablolara, manzaralara, kokulara, kitaplara... Bağımlılık ya da alışkanlık ile karıştırıyor insanoğlu bazen aşkı. Sevgili okur az ve öz kişilerdensin o yüzden itiraf edeceğim, ben de sevdim sandım bi' zamanlar.   Oysa benim de sevdalar geçti başımdan. Neden sevdim sandım ki bu insanı ? Tek yaptığımız şey muazzam kalitede samimi sohbetler etmek ve tatlı tatlı kıps'laşmalardı. O da öyle hissediyr muydu bilemeyeceğim hiçbir zaman ama sanırım öyleydi. Sonra gitti işte. Bi' anda böyle ''TAK'' diye gitti.. ve kabul ediyorum ''mantıklı'' bi' gerekçe sunarak gitti, kızamadım. Tam burada  Lin Pesto- Fırtınalar  çalmalı. Hadi tıkla ve bi' yandan dinleyerek oku. Ben elimde telefonla ergenliğimin son demlerini yaşarken, o gitti. Gittikten sonra unutamadım...

Yastık Soruları

Eski püskü, derme çatma,  yıkık dökük, bölük pörsük, falan filan, darma duman. Halimiz mi yaman, eskiler mi güzel ? Başkası mı hayatı yaşıyor, ben mi beceremiyorum ? Kızlar mı salak, ben mi kültürsüzüm ? Kaslar mı seksi, kültür mü önemli olan ? Notlar mı belli eder zekayı, ahlak mı bilinçlendirir insanı ? Kimisine yalan kimisine din, Kimisine beş vakit kimisi evde 5 arabada on beş. Uzaya mı gitmeli önce, Askere mi ? Derdi mi olmalı dünyanın insan, Gerek var mı insana ? Hayvanlara mı yazık, insanlar mı sonunu getirecek doğanın ? Robotlar mı fethedecek dünyayı, Osmanlı mı yeniden ? Uzaylılar mı iletişime geçilmesi gereken, insanlar mı ? Ön yargıyı aşmak mı daha zor, Atomu parçalamak mı ? Nihat Doğan mı haklı, İbrahim tatlı ses mi ? Yarin Dudağı mı tatlı yoksa.. Yoksa Ekler mi ?

Bugün bir şey fark etim

Gayet güzel bir sabah. Kütüphaneye git, kitap oku, test çöz, ders çalış ve oradaki görevli abiyle muhabbet et rutinimi gerçekleştirdim. Çok farklı  ideolojilere sahip değiliz. O, 30'larında bir Sosyalist. Ben, Anarşizmi kendine yakın bulan biri. Gerilimi az, saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde, iki kültürlü insan muhabbet ediyoruz. Ne aramızdaki 15+ yaş ne de görüp geçirmişlik umurumuzda değil. Daha sonra işlerimi bitirmiş farklı görüşlerden bir şeyler edinmiş, bir  fikir edinmiş bir BeVaa olarak evin yolunu tuttum. Hava yağmurlu, tepeler ve dağlar karlı. Üşümüyorum hatta montumun önü açık gidiyorken Eskimo gibi giyinmiş insanlar çarpıyor göz bebişlerime. Dilimde bir diziden öğrendiğim şarkı var: My mother told me,              Stand up high in the prow Someday ı would buy          Noble barque ı steer Galley with good oars         Steady course for the heaven Sail to distant shores...

Hoş Çakal

Sinsi bir kelime bu "Hoşçakal" . Ne kapının kilidi kadar güvenilir, ne bir veda sözcüğü kadar vurgulu, ne de sevgisizce söylenemeyecek kadar zalim. Alternatifini ya da müdavimini de bulamıyorum.  Neden bazı kelimeler diğerlerinden daha güzel ? ''Hoşçakal'' mesela ''Elveda''dan daha güzel bir sözcük. Kesin bir veda belirtmediği için kesin bir dönüş de belirtmiyor, iyi bir dilek bildiriyor sanki. Hoş kal, iyi kal diyor sanki; fakat  ya son sözleriyse sevgilinin dudaklarından çıkmış ? Ya son mektubunda yazıyorsa memleketten yollamış ? Ya ağlatıyorsa birini hastane duvarında ? WhatsApp'te son ''mavi tik'' belki insanın içini karartan.   Aman efendim istemez ! Düşman başında kalsın hoşçakallar, bana yeter elvedalar. Eksik olsun hoş çakallar ve  hoşçakallar.

Kapıda

Ne de güzel güldün kapıda Poğaçaları verirken. Boş tabak diye dolu getirmiş. Salaksın biraz ama  Seviyorum gülüşünü.                         Sen gül hep kız. Dünya dursa şikayetçi olmam. Poğaçalar soğuyana kadar gül hep kız, Kapıda, elinde tabakla gül. Seviyorum gülüşünü. Şarkı söyler durursun üst katta, Gelir sesin kulağıma duyar gülerim. Bazen banyoda bazen odanda. Salaksın biraz ama sen hep gül. Kız.