Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Platelefonik Aşk

Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında kendini bir platonik böceğe dönüşmüş olarak buldu.  Hayatın en güzel 5 yönünden biri aşık olabilmek. Şarkılara, insanlara, tablolara, manzaralara, kokulara, kitaplara... Bağımlılık ya da alışkanlık ile karıştırıyor insanoğlu bazen aşkı. Sevgili okur az ve öz kişilerdensin o yüzden itiraf edeceğim, ben de sevdim sandım bi' zamanlar.   Oysa benim de sevdalar geçti başımdan. Neden sevdim sandım ki bu insanı ? Tek yaptığımız şey muazzam kalitede samimi sohbetler etmek ve tatlı tatlı kıps'laşmalardı. O da öyle hissediyr muydu bilemeyeceğim hiçbir zaman ama sanırım öyleydi. Sonra gitti işte. Bi' anda böyle ''TAK'' diye gitti.. ve kabul ediyorum ''mantıklı'' bi' gerekçe sunarak gitti, kızamadım. Tam burada  Lin Pesto- Fırtınalar  çalmalı. Hadi tıkla ve bi' yandan dinleyerek oku. Ben elimde telefonla ergenliğimin son demlerini yaşarken, o gitti. Gittikten sonra unutamadım...

Yastık Soruları

Eski püskü, derme çatma,  yıkık dökük, bölük pörsük, falan filan, darma duman. Halimiz mi yaman, eskiler mi güzel ? Başkası mı hayatı yaşıyor, ben mi beceremiyorum ? Kızlar mı salak, ben mi kültürsüzüm ? Kaslar mı seksi, kültür mü önemli olan ? Notlar mı belli eder zekayı, ahlak mı bilinçlendirir insanı ? Kimisine yalan kimisine din, Kimisine beş vakit kimisi evde 5 arabada on beş. Uzaya mı gitmeli önce, Askere mi ? Derdi mi olmalı dünyanın insan, Gerek var mı insana ? Hayvanlara mı yazık, insanlar mı sonunu getirecek doğanın ? Robotlar mı fethedecek dünyayı, Osmanlı mı yeniden ? Uzaylılar mı iletişime geçilmesi gereken, insanlar mı ? Ön yargıyı aşmak mı daha zor, Atomu parçalamak mı ? Nihat Doğan mı haklı, İbrahim tatlı ses mi ? Yarin Dudağı mı tatlı yoksa.. Yoksa Ekler mi ?

Bugün bir şey fark etim

Gayet güzel bir sabah. Kütüphaneye git, kitap oku, test çöz, ders çalış ve oradaki görevli abiyle muhabbet et rutinimi gerçekleştirdim. Çok farklı  ideolojilere sahip değiliz. O, 30'larında bir Sosyalist. Ben, Anarşizmi kendine yakın bulan biri. Gerilimi az, saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde, iki kültürlü insan muhabbet ediyoruz. Ne aramızdaki 15+ yaş ne de görüp geçirmişlik umurumuzda değil. Daha sonra işlerimi bitirmiş farklı görüşlerden bir şeyler edinmiş, bir  fikir edinmiş bir BeVaa olarak evin yolunu tuttum. Hava yağmurlu, tepeler ve dağlar karlı. Üşümüyorum hatta montumun önü açık gidiyorken Eskimo gibi giyinmiş insanlar çarpıyor göz bebişlerime. Dilimde bir diziden öğrendiğim şarkı var: My mother told me,              Stand up high in the prow Someday ı would buy          Noble barque ı steer Galley with good oars         Steady course for the heaven Sail to distant shores...

Hoş Çakal

Sinsi bir kelime bu "Hoşçakal" . Ne kapının kilidi kadar güvenilir, ne bir veda sözcüğü kadar vurgulu, ne de sevgisizce söylenemeyecek kadar zalim. Alternatifini ya da müdavimini de bulamıyorum.  Neden bazı kelimeler diğerlerinden daha güzel ? ''Hoşçakal'' mesela ''Elveda''dan daha güzel bir sözcük. Kesin bir veda belirtmediği için kesin bir dönüş de belirtmiyor, iyi bir dilek bildiriyor sanki. Hoş kal, iyi kal diyor sanki; fakat  ya son sözleriyse sevgilinin dudaklarından çıkmış ? Ya son mektubunda yazıyorsa memleketten yollamış ? Ya ağlatıyorsa birini hastane duvarında ? WhatsApp'te son ''mavi tik'' belki insanın içini karartan.   Aman efendim istemez ! Düşman başında kalsın hoşçakallar, bana yeter elvedalar. Eksik olsun hoş çakallar ve  hoşçakallar.

Kapıda

Ne de güzel güldün kapıda Poğaçaları verirken. Boş tabak diye dolu getirmiş. Salaksın biraz ama  Seviyorum gülüşünü.                         Sen gül hep kız. Dünya dursa şikayetçi olmam. Poğaçalar soğuyana kadar gül hep kız, Kapıda, elinde tabakla gül. Seviyorum gülüşünü. Şarkı söyler durursun üst katta, Gelir sesin kulağıma duyar gülerim. Bazen banyoda bazen odanda. Salaksın biraz ama sen hep gül. Kız.